Afete hazırlıklı çevreler inşa edebilmek için dersler

Uzmanlar Doğu Anadolu Fay Hattı (DAF) üzerinde olabilecek deprem konusunda çeşitli birimleri uyarmışlar ancak bu uyarılar gerektiği kadar önemsenmemişti. 06 Şubat depreminin getirdiği felaketin kaderin değil doğal afetin bir sonucu olduğu konusunu yönetimler öğrenmeli, yıkımı en aza indirmek üzere ders çıkarmalıdırlar. Bu amaç doğrultusunda gerekli araçlar doğa davranışının anlaşılması, bilimsel verilerin izlenmesi için planların yapılması ve dürüstlük ve tüm paydaşların iyi niyetle yaklaşımından ibarettir.

Tarih tekrar eder ve gelecek için bir öngörü sağlar

Türkiye’deki depremlerin tarihsel süreci incelendiğinde hemen hemen her güçlü deprem sonrasında yıkımların ve çok sayıda can kayıplarının olduğu görülmektedir. Yüksek riskli bölgeler tektonik plakalar arasındaki fay hatları boyunca yer alan yerleşim yerleridir. 1999 yılında kuzeybatı Türkiye’de Marmara Bölgesi’nde çok kapsamlı yıkımlara neden olan Marmara Depremi’nde 17,000’den fazla kişi ölmüştü. Bu deprem yaklaşık 200 kilometre uzunluğunda olan yüksek yoğunluklu endüstriyel bölgeleri ve konut alanlarını etkilemişti. Bilim insanları 1900’lerin ortalarında henüz bu bölge yoğunluğu yüksek değilken detaylı raporlar hazırlamışlar, siyasi otoriteleri fay hattı üzerinde ve yakınında konut ve endüstriyel bölgelerin gelişmesinin olası tehlikeleri hakkında uyarmışlardı. Bilimsel raporlar izlenmemiş, bunun sonucunda Marmara Bölgesi iyi planlanmadan, Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF) üzerinde yayılarak ve yoğunluğu giderek artarak Türkiye’nin en yoğun endüstri alanlarını ve konut yerleşimlerini barındıran bölgesi haline gelmiştir. (1)

Bugün yaşanan depremin yıkıcılığı benzerdir. En fazla zarar gören 11 il yaklaşık 500 kilometrelik bir hat boyunca, Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde ve yakınında uzanmaktadır. Boston’dan Philadelphia’ya, veya New York’tan Washington’a, ya da Paris’ten Amsterdam’a uzanan bir hat kadardır bu boy.

Türk kentleri 1950’ler sonrasında artan nüfus ve yoğunluk nedeniyle hızlı bir endüstrileşme ve kentleşme süreci yaşamıştır. Kentlerde yaşayan nüfusun çoğunluğu az katlı, tek kullanıcılı geleneksel konut ve yaşam şekillerini terk etmek zorunda kalmış, bunun yerine daha yüksek yoğunluklu çok kullanıcılı apartman konut tipine geçilmiştir. Genellikle dört ila on katlı olabilen bu çok kullanıcılı yapılar taşıyıcı sistemi betonarme, taşıyıcı olmayan iç ve dış duvarları tuğla ya da briket kullanılarak inşa edilmiştir.

Çeşitli kaynakların belirttiğine göre konut yapılarının yüzde 60’ı ve hatta daha fazlası imar izni olmadan veya yönetmeliklere uygun olmadan yapılmıştır. Yapılı çevre deprem yönetmeliklerine, zemin koşullarına ve etütlerine uygun olarak yapılsaydı, fay hatlarında yerleşime izin verilmeseydi, inşaat sektörünün yozlaşmış inşaat süreçleri ve zayıf kontrol mekanizması terk edilebilseydi depremlerin daha az zarar verici olacağı çok açıkça görülebilir.

‘İmar barışı’na hayır

1999 depremi sonrasında kapsamlı akademik ve mesleki araştırmalar, depreme maruz alanlarda olması gereken mimari ve taşıyıcı sistem tasarımlarına yönelik projeler ortaya konmuş ve bu konuda farkındalığın artmasına çalışılmıştır. (2) Devletin yetkili birimleri deprem yönetmeliklerini revize etmiş, afet öncesi ve sonrası riskleri azaltmak üzere yönetim planları yayınlamışlardır. Tüm bu çabalar doğal afetleri kontrol altına almada ve halkı bu afetlere karşı korumada önem taşıyan iyi niyetli vaatler olarak ortaya konmuştur. Maalesef 2018 yılı seçimlerine az bir süre kala, yetkililer ‘imar barışı’ ismi altında, kaçak olarak ve imar yönetmelikleriyle uyumsuz olarak inşa edilmiş yapılara meşrulaştırma yolunu açan bir imar af programı açıklamışlardır. Para cezası ödenmesi karşılığında uygunsuz yapıların af edilmesi çok sert eleştirilere sahne olmuştur.

Afet riski altındaki yapıları deprem, sel ve toprak kayması gibi doğal afetlere karşı korumayı hedefleyerek ortaya konan önemli diğer bir planlama aracı 2012 yılında yürürlüğe giren kentsel dönüşüm programıdır. Riskli bölgelerde yaşayanları depreme ve diğer doğal afetlere dayanıklı yapılara kavuşturma amacı taşıyan kentsel dönüşüm konseptinin önceleri umut verici olduğu düşünülmüştür. Net olarak tanımlanmamış yapısı nedeniyle kentsel dönüşüm umudu da bir felakete dönüşmüştür. Kazançlarını arttırma peşinde koşan müteahhitlerle haklarını bu müteahhitlere kaptırmamak için çırpınan apartman sahipleri bu tanımsız ve zorlu süreçte karşı karşıya kalmışlardır.

Bu depremde yıkılan konutların satış aşamasındaki reklam kampanyalarında ‘deprem yönetmeliklerine göre inşa edildi’, ‘cennetten bir köşe’ gibi ifadeler yer alıyordu. Daire satın alanlar ‘modern görünüşlü çekici cepheler’ ve ‘prestijli’ marka mutfak fayanslarından etkilenmiş olmalıydılar. Yazıktır ki bu tür pazarlama teknikleri alıcılara cazip geliyordu. Sonunda deprem bedelini ödetti.

Eğitim ve farkındalık gerekli

Afete hazırlıklı çevreler oluşturmada bu çevrenin oluşumunda rol alan tüm disiplinler arasındaki koordinasyon bütünsel ve bilimsel bir yaklaşımı destekleyecektir. Ana rol karar verici merkezi ve yerel yönetimlerin elindedir. Mevcut deprem ve imar yönetmelikleri tüm paydaşlar yağmadan ve yozlaşmadan uzak çalıştıkları takdirde yeterli olacaktır. Afete hazırlıklı çevrelere ulaşan uzun yol çok paydaşın uyumlu ve dürüst çalışmayı başarabilmesinden geçmekte, ancak o takdirde ufukta daha az can kaybının ve yıkımın olduğu bir Türkiye görünmekte.

Notlar:

(1) Çeşitli kaynaklar Türk yerbilimci İhsan Ketin’in 1948’de Kuzey Anadolu Fay Hattı ve bu bölgenin sorunlarına yönelik detaylı bir rapor hazırladığını belirtmektedir. İhsan Ketin’in KAF ile ilgili çeşitli araştırma yazıları yayınlanmıştır: Ketin, İ., ‘Kuzey Anadolu Fayı Hakkında’, Maden Tetkik ve Arama Dergisi, Cilt 72 Sayı 72, 1-27, 1969.

(2) ‘Modüler Konut’ yazarın kendi mimarlık ofisi S+ ARCHITECTURE bünyesinde sosyal sorumluluk girişimi olarak hazırlanan bir az katlı konut projesidir. Göçmen sorunu ve doğal afet öncesinde/sonrasında minimal konut gereksinimine bir cevap olarak geliştirilmiştir. Düşük maliyet ile üretilebilecek modüler birimler yaşama alışkanlıklarına uygun seçenekler sunmakta ve depreme açık alanlar için uyumlu olmaktadır.

Bu yazı oluşturulurken Murat Soygeniş tarafından yazılan ve AIA Architect dergisinde 28 Şubat 2023 tarihinde çevrimiçi olarak yayınlanan ‘Lessons for building a disaster-prepared living environment’ yazısından yararlanılmıştır.

Kaynak: Soygeniş, M., ‘Afete hazırlıklı çevreler inşa edebilmek için dersler’, Milliyet Mimarlık, Yıl 3 Sayı 26, s. 18-19, 26 Mart 2023.