Katılmak, katılmamak… Onlar ve biz
Türkiye’de son birkaç senede gerçekleşen proje ve uygulamalardan bir kesiti içeren bu kitap, daha önceki Yıldız Buluşması toplantıları ve kitaplarında olduğu gibi her ilimizden isteyen her mimarın ürününe; Düzenleme Komitesi’nce uygun bulunduğu takdirde; yer vermeyi hedefledi. Ancak toplantıların belli sayıda oturumla sınırlı olması gerçeği birçok değerli meslektaşımızın istekli olmasına rağmen katılmasını engelledi.
Sunulan projelere odaklanan ve iki güne yayılan oturumlar ve sonrasındaki değerlendirme oturumunda gündeme gelen ‘onlar’ ve ‘biz’ konusu hepimizi düşündüren önemli bir konu. Batı dünyası, doğu dünyası, Hrıstiyan alemi, Müslüman alemi, ileri toplumlar, gelişmekte olan toplumlar… ‘Onlar’ ve ‘biz’ ayrımı, katılmayı düşlediğimiz ötekilerin dünyası ve bizim kültürümüzle, ekonomik gücümüzle, alışkanlıklarımızla yer aldığımız kendi dünyamız arasındaki katılma, katılamama, kabul edilme, edilmeme problemi ve bunun yarattığı gerilim, hep kafa yorduğumuz noktalar. Edebiyat dalında, sanatın diğer dallarında batıdan kabul görmek, bir ödül almak çok önemli bir başarıdır. Mimarlık alanında da Ağa Han’ın dağıttığı mimarlık ödüllerinin batı dünyasına ait dergilerde konu edilmesi hepimiz için sevindiricidir. Ancak gerçek anlamda, mimarlık alanında batı dünyasında kabul görmek, diğer sanat dallarında kabul görmek ve katılmaktan çok farklı şartların sağlanmış olmasını gerektirir. Bu şartlar yaşama çevremizin, kentlerimizin, otoparklarımızın, kaldırımların işlevsel ve estetik olarak doyurucu olmasına kadar uzanmaktadır. Edebiyat alanında oryantalizmin tanımladığı bağlam içinde durarak yazılmış olan bir roman batılının ilgisini çekip ona ödül verebilirler, ama bireysel olarak, batı dünyasında üretilen yapılar kalitesinde üretilmiş olan Türkiye’deki bir yapıya, kentlerimizin ve yaşam çevremizin kalitesi düzelmeden mimarlık dalında ‘onlara ait’ bir ödülü vermezler. Bir romanda ‘işte biz böyleyiz’ diye anlatabilirsiniz, ama bir mimarlık ürününü çok kaliteli inşa edip, işte bizim kaliteli mimarlık ürünümüzün yakın çevresi de bu, bakın trafik yolları iki şeritli başlayıp, aniden hiçbir uyarı olmadan tek şeride iniverir ve bizler de buna aldırmaz, araba kullanırken bu tür gerilimli durumlara adapte oluruz; ya da bireysel olarak kaliteli mimarlık ürünlerimizin etrafındaki kaldırımlara park ederiz, yayalar da yola inip yürürler, biz böyle yaşamayı seçeriz diyemeyiz. Günlük hayatımızın geçtiği çevremiz de bu toplantıda sunulan ürünlerin tatmin edici kalitesine ulaştığı takdirde ‘katılamıyoruz’ diye bir hayıflanma da ortadan kalkacaktır.
Mimarlık ürününün teknolojisi ve içinde yer aldığı kente ait çevrenin yaşam kalitesi ile bir bütün olduğu düşünüldüğünde, ürünün bireysel olarak kaliteli tasarım özellikleri sergilemesi ve yaratıcı malzeme kullanımı dışında, o ürünü çıkaran ülkenin teknoloji üretimi ve çevre kalitesine de bakılarak kendi kategorisinde değerlendirileceği çok açıktır. Aslında katılıp, katılmama sorununun da böyle düşünüldüğünde anlaşılması mümkündür. Teknoloji üreten, yeni malzemeleri geliştiren ve deneyen bir ülkenin mimarlık ürünlerinin ödüllendirildiği ve dergilerde yer aldığı ortamdan, daha az teknoloji üretebilen bir ülkenin mimarlık ürünü pek yararlanamayacaktır. Peki o zaman çözüm ne? Çevremizde görmek istemeyeceğimiz ‘hatalarımızı’ saklayıp, iyi ürünlerimiz var, ama bir Avrupa dergisinde basılmıyor, ya da Avrupa ve ABD’den biz mimarlar olarak , sayılı örnek dışında, proje ve uygulama işi alamıyoruz diye hayıflanmak değil kesinlikle. Çözüm şu demek de bu kısıtlı sayfada bana düşmez. Rasyonel bir düşünce sistematiğine göre şu rahatlıkla söylenebilir. Çözüme ulaşan yolda, bireysel mimari ürünleri kaliteli olarak üretmeye devam edelim, aynı zamanda da, eğer onların bizi katmalarını istiyorsak, kendimize zaman tanıyalım ve teknoloji üretimimizle, çevre şartlarımızla hedeflediğimiz standarta doğru ilerleyelim. Bu sırada da bizle benzer koşulları paylaşan diğerleri ile aynı kategoride mutlu olmayı bilelim. Zaten amacımız da katılmak olmamalı, kendimizin memnun olarak yaşadığımız bir çevreyi yaratabilmek olmalı. Katılmak ya da katılmamak hiç önemli değil. Önemli olan bizlerin biz olarak memnun olduğumuz yaşam çevremiz olması.
Kaynak: Soygeniş, M., “Katılmak, katılmamak… Onlar ve biz”, Yıldız Buluşması 04 (S.Adalı, Ed.), MAT Yapım, İstanbul, 2004, s. 14.