Tarihi yarımadadan Galata’ya
Beyoğlu, Galata, İstiklal Caddesi, Pera, Grand Rue de Pera, Cadde-i Kebir, Cenova kolonisi, Bizans, daha bilinen yüzüyle on dokuzuncu yüzyıl İstanbul’unun Avrupası, eğlence ve kültür merkezi, ekonomik odağı… Batı’nın İstanbul şubesi. Bankalar, para, görkem, yönetim… Zamanının önemli merkezleri, aktiviteleri bu semtlerin kentsel mekanlarına şekil vermiş. Taksim ve Tatavla arası zamanla dolmuş; Elmadağ, Harbiye, Pangaltı, Nişantaşı oluşmuş; Şişli’ye, Mecidiyeköy’e kadar uzanmış genişleyen şehir. Sonradan oluşan bu semtler kendilerine özgü mekanlarla kente katıldılar. Taksim’den Tünel’e her saatte insanlar yürür. Sabahın beşinde de, gecenin yansından sonra da bu hattın müşterisi hep vardır. İstiklal Caddesi’nin yan duvarları, yola bakan cepheler, tıpkı bir kent müzesi gibi bu tarihi aksın sınırlarını çizerler. Pek çok önemli yapı bunlar arasındadır. Çoğu, Batılı mimar ve ustaların tasarladığı ve yaptığı. Tramvay, ışıklı panolar, tabelalar, sokak satıcıları ve hep bir koşuşturma buraya hayat katar. Hanlar, pasajlar, sokaklar, yapılar arasında dolaşanlar… Afrika Han. Avrupa Pasajı, Çiçek Pasajı, Sahne Sokak, Dudu Odaları Sokak, Avrupa Pasajı, Çiçek Pasajı birbiri içine geçmiş hepsi. Sokakların kirlenmiş üst örtüsünden sabah erkenden süzülen günün ilk ışıkları ve dükkanlarda başlayan ilk kıpırtılar birkaç saat içinde kalabalıklaşacak olan sokakların habercileri gibi. Atlas Pasajı, Rumeli Han, Suriye Pasajı. Lütfullah Pasajı’nın karanlık ve gösterişsiz iç mekanı. Sokakta iken birden içeride bulursuruz kendinizi. Ya da tekrar sokakta, belki de Narmanlı Han’ın agaçlı ve sakin iç avlusunda. Oturulacak bir nokta, bir alan. Tünel Geçidi’nde dükkanlar, kafeler, yağmur, geçidin kuruluğu… Şahkulu Sokak’tan Küçük Hendek Sokağa inen merdivenli geçit. Ünlü Barnathan Apartmanları’na komşu bir iç bahçe karakterinde. Bu iç bahçede oynayan çocuklar, pencereden bakan semt sakinleri ile trafikten uzak, sessiz bir köşe burası. Biraz ileride Serdar-ı Ekrem Caddesi, Doğan Apartmanı, geçidi ve avlusu. Avludan algılanan manzara. Tekrar Serdar-ı Ekrem Caddesi, birçoğu bakımsız, boş yapılar, bu müze sokağın duvarlarını oluştururlar. Kuledibi… Çevreleyen yapılar, çıkmalar, yüksek tavanlı katlar ve pencereler, zemin katta kolonatlar, hepsi kuleye odaklanmış durumdalar. Kule çevresinde oturanlar, çay, kahve içenler, bisiklete binenler, gezenler…Taksim Meydanı’nın trafik ve yaya düğüm noktası olma özelliği, Galatasaray Meydanı’nda, Tünel Meydanı’nda, Galata Kuledibi’nde farklı farklı. Artan sesler, azalan sesler… Az yaya, çok araç; çok yaya, az araç. Sadece yaya… Tramvaya dikkat. Tomtom’da “Küçük İtalya”. Postacılar Sokak ve Tomtom Kaptan Sokak’tan daracık bir yolla ulaşılan Tomtom Meydanı, çoğu İtalyan üslubunda cepheler, duvarlar, bir meydan, duvarlarda İtalyanca grafiti. Müslümanlann bir zamanlar azınlıkta olduğu bu semtte dini yapılar yakınındaki kentsel alanlar bir başka grup oluşturmakta. Üç Horan Kilisesi’ne Sahne Sokak’tan satıcı tezgahları arasındaki bir kapıdan giriliyor. Dikkatsizseniz geçip gidebilirsiniz. Belli belirsiz. Sokağın hareketliliği ve kalabalıklığı dikkat çekiyor. Taze taze sebze ve meyveler; istavrit, palamut, lüferler… Çeşit çeşit oyuncaklar ve bunları izleyen, tartan, saran, tadan, elleyen onlarca insan. Çok kolay kaçırmak bu kapıyı. Kaçırmayıp girince, üstü kapalı bir geçit kilisenin avlusuna getirir sizi. Avludaki kilise, bir bağımsız yapı. Tekrar gökyüzü ve sessizlik bulunur burada. Emir Nevruz Sokak’tan Panayia Kilisesi, çan kulesi algılanır. Kilise bahçesi, gezenleri arka tarafta Meşrutiyet Caddesi’ne ulaştırır. Bu sokağın yakınında, karşı tarafta St. Antuan Kilisesi, kemerli kolonatlar arasından geçilen avlusu, aksında kilisenin giriş kapısı yer alır. Avluyu çevreleyen kagir yapılar, taş ve tuğla cepheler. Kolonatlı geçitten tekrar İstiklal Caddesi, tekrar daha hızlı yürüyen insanlar. Biraz ilerde kagir Santa Maria Hanı, cephesindeki kolonat dizisi arasından geçilince basamaklarla inilen Santa Maria Draperis Kilisesi, çan kulesi. Beyoğlu, Galata, Tarlabaşı’nda birçok sokak bölgenin mimari yapı tiplerini sergiler. Tımarcı Sokak’ta Barnathan Apartmanları, Otçu Sokak, Solakzade ve Nevizade Sokaklar, Asmalı Mescit Sokak, Kalyoncu Kulluk Caddesi, Tek Kuyulu Sokak, Karanlık Bakkal Sokak, Sakızağacı Caddesi, Dernek Sokak… Cihangir’de, Firuzağa’da, Ağa Hamamı Sokak, Susam Sokak, Bakraç Sokak. Tophane’de Boğazkesen Caddesi, Elmadağ, Bomonti, Kurtuluş’ta, Turna Sokak, Şahin Sokak, Silahşör, Elmadağ Caddeleri… Bu kentsel alanlarda dik ya da açıyla kesişen sokaklar köşe yapıları, köşede zemin kat kolonatlarını, pahlanmış, yuvarlatılmış köşe bitişli, köşede geri çekilen, köşe girişi veren binaları barındırır; üç, dört, beş, altı sokağın kesiştiği alanlar bu noktalarda oluşur. Bu kentsel alanlardan önemli kentsel anıtlar, manzara algılanır. İlk Belediye ve Büyük Hendek Caddelerinin kesiştiği alandan Galata Kulesi’nin algılanması, Otçu Sokak aksındaki Çinili Han, Kalyoncu Kulluk Caddesi’nden Dolapdere’nin görünüşü, Harbiye-Elmadağ aksında Cumhuriyet Caddesi boyunca dizilen yapılar, Bomonti Bira Fabrikası’nın yer aldığı alana köşe kulesi ile katılımı. Galata Kulesi’ne yönelmiş çeşitli sokaklar; eğimle inen sokaklar, Galata’da Aşkenaz Sinagogu, Kamondo merdivenleri ve Bankalar Caddesi, Arap Camii çevresi, Elmadağ Caddesi’ni sınırlayan Surp Agop sıraevleri ve karşısında Arif Paşa Apartmanı, ön bahçesi, dinlenme alanı, yeşil alan; sıraevlerin buraya bakan çıkmaları, çıkma kenarlarının dökülmüş sıvaları; hepsi bu alanların duvarları… Kuledibi’nden Karaköy’e, Galata Kulesi Sokak, Bereketzade Medresesi Sokak, Yüksek Kaldırım Caddesi, Bankalar Caddesi’ne, Karaköy Meydanı’na ve Rıhtım Caddesi’ne ulaşırlar. Beyoğlu’nun kültürel, eğlence odaklı çehresi burada yerini ticarete bırakır. Bankalar, dükkanlar, bürolar; Perşembe Pazarı’nın devamı niteliğinde bu bölgede yer alırlar. Rıhtım Caddesi’nden karşıda Sarayburnu ve tarihi yarımada, diğer tarafta da Kadıköy, Üsküdar ve Boğaziçi’nin girişi görülür… Gün bitiminde Karaköy Tünel’e akın eden insanlar soluğu tünelin İstiklal Caddesi ucunda alırlar. Tünel Meydanı’nda karanlık gökyüzü sanki meydanın üst örtüsü. Tünel Geçidi, karanlık tavanı tamamen kapalı bir iç mekan. Belki de değil… Tüm İstiklal sanki kapalı tek bir mekan. Hissedilen sadece bazen serin, bazen sıcak… Bir içte, sonra dışta, sokakta yürüyenler… Gündüz hayatı “out”, “night is in!”. Mekanlar yine aynı, insanlar değişik… İşte sokaklar, geçitler; Afrika, Avrupa, Suriye pasajları, hanları. Bir kısmının kapıları kapalı. Bir pasajdan yayılan müzik sesleri. Sese doğru yaklaşan insanlar. İçeride, tepeden tekrar Boğaziçi’nin girişi, Üsküdar, ışıklar ve deniz…
Kaynak: Soygeniş, M., “Tarihi yarımadadan Galata’ya”, Radikal İki, Sayı 193, s.5, 18 Haziran 2000.