Boğaziçi, Kadıköy… (Bosphorus, Kadikoy…)

Boğaziçi, Kadıköy

Boğaziçi, Kadıköy

Boğaziçi, Kadıköy…

Boğaziçi, Bosforus, Sığır Geçidi, sarayın yazlık köşk, kasır ve bahçeleri, yalılar, köy dokusu, korular, iskeleler, İstanbul’un mevsimlik evleri bu bölgeyi dol­durur. Tarihi yarımada, Haliç ve Marmara kıyılarına göre Boğaziçi, Üskü­dar ve Kadıköy’de İstanbul kentinin deniz ile ilişkili mekanları bir tipolojik grup oluşturacak kadar artar. Tarihi yarımada ve Marmara kıyılarının deniz ile, kent meka­nı bağlamında bir ilişkisi olduğu söylene­mez. Bu böIgelerde kıyı boyunca uzanan sahilyolu, dolgu alanlar, Haliç ve Zeytinburnu sahillerinde gözlenen yıkımlar nede­ni ile düzlendi ve temizlenmiş alanlar deni­zin kullanımını kısıtladı. Boğaziçi’nde de­niz ile kurulan rekreatif ve görsel ilişki me­kansal boyuta da taşınabilmekte, deniz ile ilişkisi olan kentsel mekanlar kamusal ve özel kullanımları barındırabilmektedir. Bu kentsel mekan örneklerinin en popülerle­rinden birisi Ortaköy’de gerçekleştirilmiş olan iskele ve Ortaköy Camii arasında ka­lan yayalaştırılmış alan. Diğerleri, Beyler­beyi, Kanlıca, Anadolukavağı, Rumelikavağı’nda iskele çevresindeki meydanlar. İsmi geçen ve bilinen alanların yanı sıra ba­zı örnekler daha az bilinir, ama bu örnek­lerde de kentsel mekan – deniz ilişkisi var. Yeniköy’de Yalı Sokak, Sarıyer’de Yenima­halle Caddesi, Anadoluhisarı’nda Toplar Önü, Çengelköy’de Çınarlı Cami Sokaklar böyle örnekler.

Üsküdar ve Kadıköy’de deniz ile temas iskele çevresinde hareket halinde bulunan yayaların geçtikleri alanlarda kurulur; bu nedenle semtlerin merkezlerinden kopuk olan, mekanlaşamamış alanların deniz ile teması söz konusu. Harem – Üsküdar arasındaki alanın araç trafiği yoğun kullanımı da Salacak’ta bir süre önceye kadar var olan kentsel bütünlüğü parçalamış. Deniz ile ilişkinin bir başka çeşidini de denize bakış açılarının yakalanabildiği kentsel me­kanlar oluşturuyor. Bazen tepe üzerinden, duvarların arasından, mezarlık üstünden, bazen de eğime dik merdivenli bir yoldan bu bakış açıları yakalanabilir. Çubuklu’da Rıfat Paşa Caddesi, Büyükdere’de Asmalı Yalı ve Çobankızı Sokak’lar, Yeniköy’de, Emirgan’da, Rumelihisarı’nda, Kuzgun­cuk’ta çeşitli sokaklar… Çınaraltı’nda Emirgan Camii, çeşme ve çınar ağaçlarının bulunduğu alan… Her mevsim çektiği ziyaretçileri ile, denizin seyredildiği bir başka önemli alan çayevleri, kıyıda dizilmiş, ba­lık yakalamaya çalışan büyüklü küçüklü in­sanlar. Kent bütününden uzakta, kentten kopuk iki köyde, Rumelifeneri ve Anadolufeneri’nde denize tepeden bakılır, denizle kıyıda buluşulur.

Balıkçı tekneleri, ağlar bu alanın, bu köylerin aksesuvarlarıdır. Tarihi yarımada ve Galata’daki kentsel alanlar gibi Boğaziçi’nde de eğimle uyumlu sokaklar, eğime dik, eğime paralel, merdivenli; kiliseler, ca­miler, sinagogların yanlarında oluşmuş mekanlar, çeşmebaşları, türbe yanları, hisarların yakınındaki alanlar kentin anali­zinde kullanılan farklı mekansal özellik gruplarıdır… Yollar, sokaklar dik ya da açı ile kesişirler, bazen genişler, bazen daralır­lar buralarda da. Çıkmaz sokaklar, alanla noktalanan sokaklar, gridal örüntünün par­çası olan alanlar, konut – bahçe – sokak ilişkisi kurulan mekanlar da diğer gruplar…

Boğaziçi’nin tarih boyunca sosyal yapı­sına bakıldığında, sosyal yapı, mekansal özellikleri ile ilişkilendirilebilir. Tarım, ba­lıkçılıkla uğraşan köy sakinleri; yönetime ait mevsimlik saraylar, bahçeler ile bunların çevresinde farklı etnik toplulukların ya­şadığı, İstanbul’a göre daha az yoğun yer­leşim bölgeleri… Bir zamanlar bostanlar, ekili alanlar; daha sonraları yoğunlaşıp do­lan kentsel bölgeler, betonarme apartman­ların oluşturduğu sokak duvarları. Artan araç sayısına cevap verecek ulaşım ağının, sahildeki ‘kazıklı yol’un yer yer parçaladı­ğı kentsel mekanlar. Hepsi beraber bu alanların yapısını oluştururlar. Köyünden kopmuş iskeleler, yok olmuş iskeleler, Emirgan Vapur İskelesi gibi. Kanlıca’da is­kele meydanı, Gazi İskender Paşa Camii, türbeler, çeşme, muvakkithane ve diğer ya­pılarla çevrelenen bir yaya alanı niteliğindedir. Anadolukavağı’nda da iskele meyda­nı bir yaya alanıdır. Paşabahçe’de, Bey­koz’da iskeleler trafik yolu ile semtin mer­kezinden koptular. Bazı alanlarda sokak duvarlarını oluşturan yapılar yükseklikleri ile, malzemesi ile sınırladığı alana katkıda bulunuyor, beton bir duvar çekip havayı, ışığı kesmiyor. İşte Ortaköy Onsekiz Akaretler, Arnavutköy Bakkal Sokak ve yakı­nındaki diğer sokaklar… Bu örneklerin birçoğunda sokakta, hemen karşıda apart­manlar, oran, ölçek ve malzemeleriyle sırıtıyorlar. İyi, kötü, güzel ve çirkin birlikte­ler… Yine birlikte varolan dini yapılar ve çevrelerindeki konutlar. Emirgan Camii, Panayia Evangelistria Kilisesi, Yeniköy’de Merkez Camii, Kimisis Panayia Kilisesi, diğer kiliseler, sinagoglar, Büyükdere, Çengelköy, Bağlarbaşı benzer örneklerle dolu. Yakın çevrelerinde kagir ve ahşap konutlar, yapılar kendi üslüpsal özelliklerini yansı­tırlar. Boğaziçi’nin her iki yakasında, Ka­radeniz’e doğru ilerlendikçe yoğunluk aza­lır. Her iki yakadaki ‘kavak’lar ve ‘fener’lerde konutlardan bahçeye, sonra so­kağa çıkılan tip sıkça görülür. Azalan yoğunluk nedeniyle birçok kentsel mekanın sınırını yeşil örtü ve ağaçlar oluşturur. Anadolukavağı’nda Molla Mehmet Sokak buna iyi bir örnek.

Rumelihisarı ve Anadoluhisarı’nın ya­kın çevresinde şekillenen kentsel mekan­lar, sokaklar bir tarafta hisarların duvar­ları ile sınırlanır. Tepe üstlerinden kıyılara inen, topografyaya meydan okuyan merdi­venli sokaklar bazı örneklerde Boğaz’ı te­peden algılatır, bazen semt içinde bir mey­dana, alana yönelirler; bazen de ağaçlar, yapılar, duvarlar arasında sizi nereye götürdüğü konusunda bir ipucu vermeden kıvrıla kıvrıla devam ederler. İstinye’de, Emirgan, Yeniköy’de, Boyacıköy, Arnavutköy’de, Rumelihisarı’nda, Kuzgun­cuk’ta merdivenli sokaklar çoktur. Evler bu sokaklara ve merdivene, sokaklar da ana yollara açılırlar. Bazen merdivenli so­kakta iki yanda iki duvar vardır, bu sokak­ların müşterisi daha azdır, daha sakindir. Üsküdar ve Kadıköy’ün tarihi milat önce­sine uzanır. Daha sonraki dönemlerin gü­nümüze yansıyan izleri de, Boğaziçi’nin kentsel mekanları ile birlikte gruplanabilmekte… Boğaziçi’ne göre daha fazla olan nüfus yoğunluğu bu bölgelerdeki kentsel alanların yüksek katlı apartman yapılarıy­la çevrili çehresini ortaya çıkarır. Kadıköy ve Yeldeğirmeni’nin dik açı ile kesişen so­kak ağına karşılık, Üsküdar’da sokaklar açı ile birbirlerini keserler. Yeldeğirmeni’nde yol kesişme noktalarında, köşeleri pahlı konut yapıları arasında kalan alan­lar buranın özelliğidir. Düz uzanan yollar birbirlerini dik keserler; kesiştikleri alan genişler, ortada bir yeşil alan oluşur… Yol aksında deniz algılanır, Haydarpaşa Garı görülür… İstanbul buradan Anadolu’ya bağlanır, farklı kentlere.. Kendine özgü kentsel mekanları olan birçok diğer kente. Hepsinde umulan, kent mekanlarının, yaşanan çevrenin olması gereken ölçütlere, merkezi ve yerel yönetimler, kuruluşlar ve konunun uzmanları ile elele verilen karar­larla ulaştırılması… Para, eğitim ve aklın bu koruya odaklanması…

Kaynak: Soygeniş, M., “Boğaziçi, Kadıköy…”, Radikal İki, Sayı 194, s.7, 25 Haziran 2000.